Kayıtlar

Ocak, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şiir/Necip Fazıl Kısakürek

Resim
             ....      Bu yağmur, delilik vehminden üstün,      Karanlık, kovulmaz düşüncelerden.      Cinlerin beynimde yaptığı düğün.      Sulardan, seslerden ve gecelerden.                                                                 - Necip Fazıl Kısakürek-

İnsan

Resim
İnsan hayatı eski bir köşke benzer. Kazanılan ve kaybedilen değerlerin yanında yaşanmışlık vardır. Her köşesinde mutlu, huzurlu yeri geldiğinde acı hatıralar bulunur. Kirlenmeye yüz tutmuş onca duvar. Kazındığında bir bir dökülür hatıralar. Her katında bir parçanı bıraktığın o köşkün temelleri onlarca hayatın bir özetidir belki de. Gezerken anlarsın boş katların sessizliğini. Terk edip gitmişsindir ve arkanda kocaman bir enkaz. Bir zamanlar terk ettiğin insan edasıyla bakar arkandan. Bırakmaz peşini, düştüğünde alnında oluşan yara izi gibi her an yanında. Acıtır içini. Hele ölüm çaldımı köşkün kapısını haykirirsin 'Neylersin ölüm herkesin başında.' diyerek çoğu şiirinde ölüme olan korkusunu dile getiren, beklemekten usanmış üslupta ki tavrıyla Cahit Sıtkı misali...                                                                     -18 Temmuz 2014-

Deliliğe Övgü

Resim
Eh adımı sanımı biliyorsunuz sayın... ha, size nasıl hitap etmek gerekir acaba? Usta budalalar diyelim gitsin. Budalalık tanrıçası bundan daha tumturaklı bir paye biçebilir mi siz müritlerine? Ama herkes kökenimle ilgili malumata sahip olmadığından biraz da bu konuya değineyim -ilham perilerinin merhametine sığınıyorum. Babam Chaos değil, Saturnus,İapetus ya da gözden düşmüş herhangi bir tanrı değil Plutus'un ta kendisidir. Yani bolluğun kişiye indirgenmiş halidir.                           -Erasmus/Deliliğe Övgü-

Yolculuk

Resim
Yolculukla başlıyor belki de birçok şey. Uzun kısa farketmiyor benim için önemli olan rotayı oluşturmak. Nereden yola çıktığım, nereye varmak istediğim hepsi dolmuş içime koymuş bavulu kapıya. Düşünmek istiyorum sadece. Caddeler, sokaklar, ağaçlar, insanlar birbiri ardına geçip giderken düşünmek. Kendimi nerede görüyorum, nerede olmak istiyorum ve en önemlisi kim olmak istiyorum. Kimi zaman bir sonuca varıyorum ama bazen konu alıp başını gidiyor. Ucunu kaçırınca da toparlaması epey bir zaman alıyor.                                         - 26 Mayis 2017 -

Ensest

Geçtiğimiz günlerde YouTube da takip ettiğim bir kanalın eski videolarından birine rastladım. Ve her ne tavafuksa aynı günlerde TV de karşıma çıkan haberler de aynı konunun farklı yansımaları vardı. Konu mu? Kızlar kardeşlerini doğuruyor... İnsanın telaffuz ederken bile tüylerinin diken diken olduğu, bu durumu birebir yaşayan çocukların hayatları, onların psikolojik durumları ve  bunlar akla geldiğinde insanlığın ne feci bir durumda olduğu da içler acısı. Ensest, artık kulaklarımızı tıkayamayacagımız bir konu eskiden de vardır ve hala kapı arkası edilmiş bilinmeyen birçok örneği de vardır tabiki.  Önünde koskoca bir ömür olan daha hayatının baharında olan küçük çocuklara çektirilen bu acı. Küçücük yaşta omuzlarına bırakılan kocaman yük. Nice güzel gunler yaşayabilecek, nice güzel anilar biriktirebilecekken yaşadikları durum... Rakamları  hiçbir zaman belli olmaz. Belki sosyal mecraların artması belki susmanın çare olarak görülmemesi, bilmiyorum ama daha çok duymaya başladık. Midemiz bu

Şiir/Can Bonomo

Resim
Ben seni sevebilmek için öğrendim kendimi sevmeyi, Çünkü aşk bu biraz toplumsal hijyen meseleleri gibidir. Herkes kendi kapısının önünü süpürse bak nerelere geldi güzelim şiir. -Can Bonomo-

Eskilerden

Resim
İnsan hayatta nelerle karşılaşacağını bilmeden ve bu hayatın neler göstereceğini bilmeden yaşar. İki dakika sonra ne öleceğini bilir, ne de başına neler geleceğini. Bilmeden yaşar, umar, ümit eder. Başına gelen olayların yeni bir mücadele içine sokmamasını temenni ederek günaydın der yeni sabahlara. Her sabah yine ve yeniden.                                                                                         - 24 Eylül 2017 -

Şiir/Turgut Uyar

Resim
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım, Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından, Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından, Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar. Şu aranıp duran korkak ellerimi tut, Bu evleri atla bu evleri de bunları da, Göğe bakalım. -Turgut Uyar -