Ben bir Ayten'dir tutturmuşum Oh ne iyi Ayten'li içkiler içip Sarhoş oluyorum ne güzel Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum Ayten üstüne Saatim her zaman Ayten'e beş var Ya da Ayten'i beş geçiyor Ne yana baksam gördüğüm o Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor Bana sorarsanız mevsimlerden Aytendeyiz Günlerden Aytenertesidir Odur gün gün beni yaşatan Onun kokusu sarmıştır sokakları Onun gözleridir şafakta gördüğüm Akşam kızıllığında onun dudakları Başka kadını övmeyin yanımda gücenirim Ayten'i övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz Bir kadehte sizinle içeriz Ayten'li İki laf ederiz Onu siz de seversiniz benim gibi Ama yağma yok Ayten'i size bırakmam Alın tek kat elbisemi size vereyim Cebimde bir on liram var Onu da alın gerekirse Ben Ayten'i düşünürüm, üşümem ...
Boğazın dört manevi sahibinden birisi olan Yahya Efendi Hazretleri türbesi Çırağan Sarayının karşı yokuşu, Yahya Efendi Sokağının sonunda bulunuyor. Yokuşu tırmanırken sağ tarafta bir mermer çıkıntı bulunuyor. Bu mermer zamanında hamallık yapan insanlara kolaylık sağlaması amacıyla yapılmıştır. "Hamal taşı" ya da "istirahat taşı" olarak da bilinmektedir. Bu mermerin yan tarafında zamanında Yahya Efendi Hazretleri tarafından yapılmış ama günümüze kadar gelmeyi başaramamış tadilattan geçmiş bir çeşme bulunuyor. Yahya Efendinin bir şiir ustası olduğu da bilinmektedir ve çeşmenin üzerinde iki tane kitabe vardır. Kitabenin sonuna tarih düşülmüş ve Miladi 1538- Hicri 945 yıllarını göstermektedir. Aynı yıl içerinde Kanuni Sultan Süleyman Karaboğdan seferine çıkmış, Barbaros Hayrettin Preveze Savaşını kazanmıştır. Fakat çeşme üzerindeki bir kitabede de çeşmeyi yaptıranın Yahya Efendi olduğu fakat Mahmut Efendinin e tamir ettirdiği ve ikinci ihya ettiricis...
İnsanlar bazen bazı acıların, bazı hüzünlü anıların sadece kendi başlarına geldiklerini zannediyorlar, oysaki hayır dünya yedi buçuk milyar ve yadsınamaz bir kısmı farklı hayatlarla aynı duyguları eminim ki tecrübe ediyordur. Fakat o buruk tecrübe sahiplerinin ancak şanslı bir kısmı mental olarak sağlıklı bir hayat sürmeyi tercih edip bırakıyorlar ve savaşlarını bitiriyorlar. En büyük düşmanımız olan (aynı zamanda da en büyük dostumuz da kendileri :)) kendimizle ve kalınmaması gereken iki zaman yani biri değiştiremeyeceğimiz, geri getiremeyeceğimiz geçmiş ve daha erkenden inşa edemeyeceğimiz, engel koyamayacağımız gelecek... Ne yazık ki öyle bir yaratılış var ki içimize ille de müdahale edemeyeceğimiz olayların kaygısıyla kendimize hayatı zehir etmekten zevk alıyoruz. Bazı insanlar kaostan beslenirken bundan zevk alıyorlar ve o bahaneleri giderse nasıl üzüleceklerine şaşıracakları için hep üzülecek ve kendilerini derbeder hissedecek bir olay buluyorlar kendil...
Yorumlar
Yorum Gönder