İYİLEŞMEYİ İSTEMEK..

   


   


İnsanlar bazen bazı acıların, bazı hüzünlü anıların sadece kendi başlarına geldiklerini zannediyorlar, oysaki hayır dünya yedi buçuk milyar ve yadsınamaz bir kısmı farklı hayatlarla aynı duyguları eminim ki tecrübe ediyordur. Fakat o buruk tecrübe sahiplerinin ancak şanslı bir kısmı mental olarak sağlıklı bir hayat sürmeyi tercih edip bırakıyorlar ve savaşlarını bitiriyorlar. En büyük düşmanımız olan (aynı zamanda da en büyük dostumuz da kendileri :)) kendimizle ve kalınmaması gereken iki zaman yani biri değiştiremeyeceğimiz, geri getiremeyeceğimiz geçmiş ve daha erkenden inşa edemeyeceğimiz, engel koyamayacağımız gelecek... Ne yazık ki öyle bir yaratılış var ki içimize ille de müdahale edemeyeceğimiz olayların kaygısıyla kendimize hayatı zehir etmekten zevk alıyoruz. Bazı insanlar kaostan beslenirken bundan zevk alıyorlar ve o bahaneleri giderse nasıl üzüleceklerine şaşıracakları için hep üzülecek ve kendilerini derbeder hissedecek bir olay buluyorlar kendilerine. Melankoli bir yaşam biçimi haline geliyor adeta. Bir diğer tarafta ise anı yaşayan kesim var. (ne mutlu onlara sayılarını bir bir çoğaltmak umuduyla.) Akışta kalmak, anı yaşamak, pozitif yaşam olaylarında asıl mevzu bu işte değiştiremeyeceğin şeyler için kaygılanmaktan vazgeçmek oluyor benim öğrendiğim ve her gün tekrarlayarak unutmamaya çalıştığım. Huzur anda saklı. Ben iyileşmek istemedikten sonra hangi doktor, hangi ilaç fayda verecek. Elbetteki nasip, Yaradan şifa nasip etmeden gerek bedene gerek ruha o iş yaş. Ama işte burada bana göre kaderin gayrete aşık olması o istemek olayından geçiyor eğer sen iyileşmek istersen önünde kendinden başka engelin kalmıyor. Şimdi diyecek ki birileri aynen ya öyle kolaydı unutmak, yaşadıklarını yok saymak, travmalarını atlatmak.. Evet herkese kolay değildir belki sancılı bir iyileşme sürecini göğüslemek, ama o umuda, cesarete ve sabra sahip olmak gerekiyor. Her şeyden önemlisi istemek diyorum yine ve kendini karşına alıp; ben iyileşmek istiyorum mu diye sormak, sonra kabul etmek, önce kendine itiraf etmek ve dürüst olmak. Şu anki ben olmaktan mutlu muyum? Daha iyi bir hayatı daha mutlu bir hayatı hak ediyor muyum? Ben gün içerisinde nasıl bir konuşma tarzı sergiliyorum? Yakınıyor muyum? Şikayet mi ediyorum her şeyden yoksa memnun muyum yaşadığım hayattan? En çok hangi kelimeleri kullanıyorum mesela kendimi neye layık görüyorum başıma gelenler bana müstahak mıydı sor bakalım. Sen bu dünyaya ne kötülük yaptın ki şimdi şu an gülümsemek yerine huzur içinde yaşamak, mutlu olmak yerine, maddi ve manevi kaygı içinde kalıyorsun. Neyden çok bahsedersek etrafımız onlarla dolar. Sevgi, huzur, güzellik, bolluk ağzımızın alıştığı kelimeler olmalı. Aynı zamanda ahh o çöp yığınıyla dolu bilinçaltımız yok mu onu temizleyebilsek keşke kolayca. Yedi buçuk milyarın refahı bugün sağlanırdı büyük ihtimalle o temizlik yaşansa. Velhasılı kelam varmak istediğim nokta; kişi nasıl bir insan olmak istiyorsa ve nasıl bir hayat yaşamak istiyorsa öyle bir insan olur ve öyle bir yaşam sürer. Şimdi aynen yaa diyorlar birileri ancak denedin mi hiç derim bende adama. Unutmak için her gün ağlamayı değil de kendinin en mutlu halini aynada hayal ettin mi mesela? her sabah uyandığında evet bugün güzel bir gün olacak deyip kendini sevdiğini söyledin mi? saçma geliyor dimi ama sen kendinlesin ve evet kendini sevdiğini aynada gözlerinin içine bakarak söylemek bu hayattaki en iyi motivasyon cümlesi ve ne ayıp ne de deli saçması. Kendine ait tek bir yaşamının olduğunu ve bunu en güzel şekilde değerlenmek gerektiği, başına gelenlerin her zaman senin değil başka insanların da hatası olabileceği, yaşadıkların değişmeyecekse onların öğretilerini heybene koyup yoluna farkındalıklarınla, olgunlaşmalarınla daha iyi bir sen olarak yürümeli hayatının yollarında. Ve her şeyin mesulü kendimiz olamayacağımızı ya da yeniden sevip kendimizi sevilmeye layık görmemiz gerektiği en güzel yarınları hak ettiğimizi düşünmek gerek. mesela çok sevmişsindir ve olmamıştır olsaydı olurdu zaten ama olmadı belki de hiç olmayacak o zaman neden kırk yıl yas tutuyorsun ya da kayıplar yaşamışsındır maddi manevi geri gelmeyecek olan her türlü şey için kendini perişan ediyorsundur ancak sen hüzünlüsün diye dünya sana yol vermeyecek. O zaman iyileş o zaman  aynaya bak. Bak ki kendinin en güzel hali en başarılı hali en seven en sevilen en mutlu hali gözünün önüne gelsin ve sen de bunun için kendin için dene bir kere iki kere üç kere ama olacak inan bana çünkü oluyor ben kendime rağmen iyileştim ve diyebilirim ki deneyen iyileşiyor dostlarım. Son olarak Hacı babam derdi ki kişinin kıyameti kendi ölümüdür yani illa yerle göğün birbirine karışmasını beklemeye gerek yok yolun sonu o kadar uzak değil ve ne zaman canını teslim edeceğini bile bilmeyen bir canlı için geçen her dakikanın kötümser olması zarar ziyan. İsraf haramdır ömrümüzü mutsuzlukla ziyan etmeyelim diyerek susuyorum. :):) 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şiir/Milyon Kere Ayten

YAHYA EFENDİ TEKKESİ