SİNAN PAŞA KÜLLİYESİ

-

 

  Sinan paşa külliyesi medrese, türbe ve sebilden meydana gelmiş ve Divanyolu üzerinde Yeniçeriler Caddesi ile Bileyciler Sokağının kesiştiği noktaya kurulmuş bir külliyedir. Veziriazam Sinan Paşa tarafından mimar Davut Ağa'ya Hicri 1002-Miladi 1594 yıllarında yaptırılmıştır. 




      Klasik dönem mimarisinin seçkin örneklerinden bir tanesi olan bu külliyede, kesme taştan inşa edilen yapılar, pencerelerini dövme demir şebekeleri yüksek bir ihata duvarının içine alınmış Divanyolu ve Bileciler Sokağın kesişme noktasına da sevil inşa ettirilmiştir. 18. yüzyıl sonralarında doğru bahçe duvarlarının bir bölümü yıkılmış içerideki mezarların de görünebilmesi için barok tarzındaki bir kemerle yükseltilmiştir. Dershane-mescit yapıları geleneksel Osmanlı planlarından ayrı düzenlenmiş olsa da klasik Osmanlı üslubu ile yapılmış dikdörtgen planlı revaklı avlulu olan medresenin üç tarafı hücrelerle çevrilmiştir. Hücreler avluya bir kapı ve bir pencere ile açılmıştır ve iç avluda sekizgen bir yapıda şadırvan bulunmaktadır.





 Hadikatü'l Cevami'de Darülhadis olarak geçen medreseyi kuzey cephesinde kare planlı bir dershane, sekizgen kasnaklı ve tromplu kubbesini  bir paye ve iki sütunun desteklediği kemerler taşır. Molla hücreleri, kubbeli ve bir avluya ait altı-üstü daha büyük ikisi dışarıya bakan üçer pencerelidir odalardan oluşur. Külliyenin en gösterişli birimini teşkil eden türbe  on altıgen planlı, basit kubbeli ve kapısının önü sundurmalı bir yapıdadır. İçerisinde iki mermer lahit üç, sanduka bulunmaktadır. Yola bakan tarafta beş su verme açıklığı bulunan, dökme demirden petek biçiminde şebekeler ve bunlara ait ajurlu mermer açıklıkları bulunan sebil yer alır. Sebilin çatısı ve külliyenin bütün kubbeleri kurşunla kaplanmıştır.


    1865 Hocapaşa yangınında zarar gören Sinan Paşa Külliyesi yangını ardından onarılsa da 1973-1974 yıllarında detaylı bir biçimde restore görmüştür.

 Ayrıca not: 2010 yılında Hizmet Vakfı’na tahsis olan medrese halen daha Kur'an-ı Kerim kıraat, hadis, hıfz ve Risale-i Nur dersleri vermektedir. Ayrıca İngilizce, Arapça, Türkçe, Farsça dillerinde de Risale-i Nur derslerine devam edilmektedir. Ücretsiz hat dersleri, hat sergileri yapılmaktadır ve külliyenin içinde birde hat atölyesi bulunmaktadır.

    1973 yılında Bediüzzaman Said Nursi’nin yedi talebesi Tahir Mutlu, Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayramoğlu, Bayram Yüksel, Mustafa Sungur, Sait Özdemir ve Ahmet Aytimur Hizmet Vakfı‘nı kurmuştur. Vakfın ana gayesini Kuran-ı Kerim’i basmak ve hakikatlerini anlatmak olarak görmüşlerdir. Vakıf Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk defa olan hüsni hat ile yazılmış ilk Kur’an-ı Kerim'i neşretmiştir. Vakfın gerçekleştirdiği-neşr ettiği bu Kur'an-ı Kerim’in özelliği Osmanlı Döneminin son hattatı Hamit Aytaç hattı ile yazılmasıdır. Şu an vakıf Kur'an Kerim ve onun tefsiri olan Risale-i Nur'u ve aynı zamanda onun 17 dilde tercümesini de basmaktadır. Son olarak medrese 2010 yılında Hizmet Vakfı’na verilmeden önce ne yazık ki aynı çevrede bulunan Çorlulu Ali Paşa Medresesi gibi bir dönem nargile kafe olarak işletilmiş olup yine İstanbul’un tarihi dokusuna hançer gibi saplanmıştır. İlerleyen yıllarda Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün ve Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın el atmasıyla vakfa tahsis edilmiş olup ne mutlu geri kazanılan bir çok yapı ve eser gibi Sinan Paşa Medresesi de şu an hak ettiği değeri görmüş bulunmaktadır.











 Ben ziyarete gittiğimde çok güzel bir sohbet muhabbet ortamı yakalamıştım gerek vakıf görevlileri gerekse diğer ziyaretçilerle. Hem dünyevi hemde uhrevi ilimlerde çok güzel muhabbetler ve bilgi alışverişi imkanım olmuştu. Benden tavsiye gidebilen gitsin, görsün, tanısın, bilsin, Ömer Hocayla da sohbet etsin. :):)

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şiir/Milyon Kere Ayten

-
Resim
Ben bir Ayten'dir tutturmuşum  Oh ne iyi Ayten'li içkiler içip  Sarhoş oluyorum ne güzel  Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin  Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor  Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum  Ayten üstüne  Saatim her zaman Ayten'e beş var  Ya da Ayten'i beş geçiyor  Ne yana baksam gördüğüm o  Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor  Bana sorarsanız mevsimlerden Aytendeyiz  Günlerden Aytenertesidir  Odur gün gün beni yaşatan  Onun kokusu sarmıştır sokakları  Onun gözleridir şafakta gördüğüm  Akşam kızıllığında onun dudakları  Başka kadını övmeyin yanımda gücenirim  Ayten'i övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz  Bir kadehte sizinle içeriz Ayten'li İki laf ederiz  Onu siz de seversiniz benim gibi  Ama yağma yok  Ayten'i size bırakmam  Alın tek kat elbisemi size vereyim  Cebimde bir on liram var  Onu da alın gerekirse  Ben Ayten'i düşünürüm, üşümem ...
Devamı

YAHYA EFENDİ TEKKESİ

-
Resim
         Boğazın dört manevi sahibinden birisi olan Yahya Efendi Hazretleri türbesi Çırağan Sarayının karşı yokuşu, Yahya Efendi Sokağının sonunda bulunuyor.  Yokuşu tırmanırken sağ tarafta bir mermer çıkıntı bulunuyor. Bu mermer zamanında hamallık yapan insanlara kolaylık sağlaması amacıyla yapılmıştır. "Hamal taşı" ya da "istirahat taşı" olarak da bilinmektedir. Bu mermerin yan tarafında zamanında Yahya Efendi Hazretleri tarafından yapılmış ama günümüze kadar gelmeyi başaramamış tadilattan geçmiş bir çeşme bulunuyor. Yahya Efendinin bir şiir ustası olduğu da bilinmektedir ve çeşmenin üzerinde iki tane kitabe vardır. Kitabenin sonuna tarih düşülmüş ve Miladi 1538- Hicri 945 yıllarını göstermektedir. Aynı yıl içerinde Kanuni Sultan Süleyman Karaboğdan seferine çıkmış, Barbaros Hayrettin Preveze Savaşını kazanmıştır. Fakat çeşme üzerindeki bir kitabede de çeşmeyi yaptıranın Yahya Efendi olduğu fakat Mahmut Efendinin e tamir ettirdiği ve ikinci ihya ettiricis...
Devamı

İYİLEŞMEYİ İSTEMEK..

-
Resim
        İnsanlar bazen bazı acıların, bazı hüzünlü anıların sadece kendi başlarına geldiklerini zannediyorlar, oysaki hayır dünya yedi buçuk milyar ve yadsınamaz bir kısmı farklı hayatlarla aynı duyguları eminim ki tecrübe ediyordur. Fakat o buruk tecrübe sahiplerinin ancak şanslı bir kısmı mental olarak sağlıklı bir hayat sürmeyi tercih edip bırakıyorlar ve savaşlarını bitiriyorlar. En büyük düşmanımız olan (aynı zamanda da en büyük dostumuz da kendileri :)) kendimizle ve kalınmaması gereken iki zaman yani biri değiştiremeyeceğimiz, geri getiremeyeceğimiz geçmiş ve daha erkenden inşa edemeyeceğimiz, engel koyamayacağımız gelecek... Ne yazık ki öyle bir yaratılış var ki içimize ille de müdahale edemeyeceğimiz olayların kaygısıyla kendimize hayatı zehir etmekten zevk alıyoruz. Bazı insanlar kaostan beslenirken bundan zevk alıyorlar ve o bahaneleri giderse nasıl üzüleceklerine şaşıracakları için hep üzülecek ve kendilerini derbeder hissedecek bir olay buluyorlar kendil...
Devamı