Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SİNAN PAŞA KÜLLİYESİ

Resim
    Sinan paşa külliyesi medrese, türbe ve  sebilden meydana gelmiş ve Divanyolu üzerinde Yeniçeriler Caddesi ile Bileyciler Sokağının kesiştiği noktaya kurulmuş bir külliyedir. Veziriazam Sinan Paşa tarafından mimar Davut Ağa'ya Hicri 1002-Miladi 1594 yıllarında yaptırılmıştır.         Klasik dönem mimarisinin seçkin örneklerinden bir tanesi olan bu külliyede, kesme taştan inşa edilen yapılar, pencerelerini dövme demir şebekeleri yüksek bir ihata duvarının içine alınmış Divanyolu ve Bileciler Sokağın kesişme noktasına da sevil inşa ettirilmiştir. 18. yüzyıl sonralarında doğru bahçe duvarlarının bir bölümü yıkılmış içerideki mezarların de görünebilmesi için barok tarzındaki bir kemerle yükseltilmiştir. Dershane-mescit yapıları geleneksel Osmanlı planlarından ayrı düzenlenmiş olsa da klasik Osmanlı üslubu ile yapılmış dikdörtgen planlı revaklı avlulu olan medresenin üç tarafı hücrelerle çevrilmiştir. Hücreler avluya bir kapı ve bir pencere ile açılmıştır ve iç avluda sekizgen bir ya

ÖYLESİNE

Resim
        Su katılmamış gerçekler içerinde olmak mı, yoksa küçük bir çocuk gibi kurduğum “zamanın birinde çok uzaklarda” diye başlayan o masalların içerisinde olmak mı? Ağır aksak yaşıyoruz hayatı. Alamadığımız tadıyla, bakamadığımız, göremediğimiz her zerresi ile... Sadece fiziksel bir dürtü olarak nefes alıp vermek aktivitesi zorunluluk olayı bizimkisi. Oyundan çıkana kadar seçtiğimiz rollerin hakkını verebilme gayreti belki de. Kaç aşamadan daha geçeriz bilinmez ama her yeni güne yine yeniden günaydın diyerek temiz sayfalar açmak, bu koskocaman oyunda akılda kalır oyunculuklar sergilemek bizim elimizde olsa gerek. Ve evet her nefes almaya devam ettiğimiz süre boyunca bütün bunların farkımda olabilmek umudu içimizdeki. Neydi? umut varsa hayat mı vardı. :):):)

YAHYA EFENDİ TEKKESİ

Resim
         Boğazın dört manevi sahibinden birisi olan Yahya Efendi Hazretleri türbesi Çırağan Sarayının karşı yokuşu, Yahya Efendi Sokağının sonunda bulunuyor.  Yokuşu tırmanırken sağ tarafta bir mermer çıkıntı bulunuyor. Bu mermer zamanında hamallık yapan insanlara kolaylık sağlaması amacıyla yapılmıştır. "Hamal taşı" ya da "istirahat taşı" olarak da bilinmektedir. Bu mermerin yan tarafında zamanında Yahya Efendi Hazretleri tarafından yapılmış ama günümüze kadar gelmeyi başaramamış tadilattan geçmiş bir çeşme bulunuyor. Yahya Efendinin bir şiir ustası olduğu da bilinmektedir ve çeşmenin üzerinde iki tane kitabe vardır. Kitabenin sonuna tarih düşülmüş ve Miladi 1538- Hicri 945 yıllarını göstermektedir. Aynı yıl içerinde Kanuni Sultan Süleyman Karaboğdan seferine çıkmış, Barbaros Hayrettin Preveze Savaşını kazanmıştır. Fakat çeşme üzerindeki bir kitabede de çeşmeyi yaptıranın Yahya Efendi olduğu fakat Mahmut Efendinin e tamir ettirdiği ve ikinci ihya ettiricisi olduğu

DUA

Resim
                                             05/11/2020     Bir dostun bir cümlesidir belki bizim bir çok eksikliğimizin farkına varmamızı sağlayan. Hep inandım hala daha inanıyorum verdiği bütün nimetler hepsi rızkımıza dahil. Boğazımızdan geçen bir lokmadan, başımızı soktuğumuz evimiz, üzerimize giydiğimiz kıyafetler, doğduğumuz aile, ve dostlarımız... Ve rızkımızda yazılı olan her şey için her gün yine ve yeniden şükretmeye devam etmeli, bunun bilincinde olmalı ve şükür eden kullarından olmalıyız ve her daim inşallah olmayı da nasip eder. Bugün güzel bir gündü yarattığı her şeyde onun kudretini gördüğümüz ve nasibimiz de yazılı olan yollardan geçtiğimiz pek kıymetli ve güzel muhabbetler ettiğimiz çok güzel bir gündü. Dost demek her gün güldüğün değil belki içinde hem dünyevi hem de ahiretini beraber tarttığın kişi değil midir? Bugün nefsi muhabbetlerin, kul olarak yapılan hataların, yanlışların varlığını tartıştığımız, kendimizi nasıl düzeltiriz, nasıl daha doğru yaşamalıyızı konuşt

SABIR

Resim
          Beklemekti önemli olan... Nasibin de olanı, alında yazılı olanı, vakti zamanı olanı, hakkında hayırlı olanı... En nihayetinde bir söz var ya 'ne kadar koşarsan koş yetiştiğin sadece nasibindir..' diye.  Ondan öte yol yok. Yaşam adına, nefes alınan her bir dakika adına güzel işler yapıyor olmak mühim olan. Razı olunan, sevilen bir kul olmak.. Bunun için de emek ve çaba sarf ediyor olmak gerekir. Hacı Bektaş-ı Veli'nin dediği gibi; "Elin açık, gönlün açık, sofran açık olsun. Ayıpları ört, sırları tut, öfkeni de yut." İnsan nasıl muamele görmek istiyorsa yaratıcısından, diğer kullarına da öyle davranmalı. Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. Sabretmek gerek, sabretmek oturup beklemek değildir ama! Sabretmek tevekkül etmektir. Sabretmek dua etmektir. Sabretmek Rabbine sığınmaktır, namaz kılmaktır. Sabret ki her şey gönlünce olsun..

BABANNEM

Resim
    Gençliğinizin kıymetini bilin derler ya hep büyüklerimiz, hayatta kazanılan deneyimlerin haklılık payının olduğu bir durum daha karşımda şu an. Hem bedenen hem de ruhen sağlıklı ve genç olmak ne kıymetliymiş meğerse. Yalnızlık ne zormuş insana. Seksen yaşında bir babannem, bir ama, tek... Gidildiğinde, konuşulup sohbet edildiğinde, belki yıllarca anlattığı aynı şeyleri tekrar tekrar dinlenildiğinde, ne kadar mutlu olabilir ki bir insan? Gözlerinin içi gülüyor. Yaşlandıkça çocuklaşıyorlar sanırım. Kaç saat oturursan otur hazırlanmaya başladığında,     ‘Gidiyor musun? Gitme. Biraz daha otur.’ Cümlesi çiviliyor sanki oraya seni. Yeter ki gönülleri hoş olsun diyorsun. Edilen onlarca dua, iyi niyet, temenni... Belki de bunlardır bizi ayakta dimdik tutacak ve karşımıza çıkan her kötülükten bizi koruyacak olan. Hangi birini sıralayabilirim ki?   ‘Allah razı olsun’ ile başlayan,  Allah ne muradın varsa versin,  Allah hayırlı insanlarla karşılaştırsın,  Kötülere fırsat vermesin,  Helal süt

VERA

Resim
Vera İçin Bir ağaç var içimde  fidesini getirmişim güneşten.  Salınır yaprakları ateş balıkları gibi  yemişleri kuşlar gibi ötüşür.  Yolcular füzelerden  çoktan indi içimdeki yıldıza.  Düşümde işittiğim dille konuşuyorlar,  komuta, böbürlenme, yalvarıp yakarma yok.  İçimde ak bir yol var.  Karıncalar buğday taneleriyle  bayram çığlıklarıyla kamyonlar gelir geçer  ama yasak, geçemez cenaze arabası  İçimde mis kokulu  kızıl bir gül gibi duruyor zaman.  Ama bugün cumaymış, yarın cumartesiymiş,  çoğum gitmiş de azım kalmış, umurumda değil. NAZIM HİKMET

YAŞAM

Resim
Güzel günler göreceğiz çocuklar Güneşli günler göreceğiz. Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar Işıklı maviliklere süreceğiz…    Nazım'ın da dediği gibi mi cidden? Gelmiyor gibi çünkü o güneşli günler. Her gün yepyeni bir olaylar silsilesiyle güne merhaba diyoruz. Küçükken büyümek ister ya insan ve derler büyükler büyüyünce de küçülmek isteyeceksin diye... Beş yaşıma girdiğim günü hatırlıyorum. Oturma odasının kapısından beş kardeş yaparak elimi içeri giriyordum. Karşımda annem ve babam... İlk kurduğum cümlem "ben bugün beş yaşına girdim." tabi ki ardından sıralanan bir çok cümlenin ardından bizimkilerden o meşhur cümle döküldü. Asla böyle olmayacağını kabul ettirmeye çalışıyordum o zamanlar. Oysa ki bu cümleleri kuran bütün diğer büyükler gibi bizimkilerde çok haklıymış. Daha geçen 16 Mayıs'ta 23 yaşıma girdiğim gün söyledim çok haklılarmış. Büyümek özgürlük sanıyormuşum ancak büyümek en çok sorumluluk imiş. Bir zamanlar oyuncaklar, arkadaşlar, çarpım tablosu belk

Ömür Hanımla Güz Konuşmaları / Şükrü Erbaş

Resim
... Öyle büyük umutlarım olmadı  benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni oluşturdu  ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim  çarşılar yeterdi avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir yemek  lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye,  kendimi göstermeye, varolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya...

Beklenen / Necip Fazıl Kısakürek

Resim
Ne hasta bekler sabahı,  Ne taze ölüyü mezar,  Ne de şeytan bir günahı,  Seni beklediğim kadar.  Geçti, istemem gelmeni,  Yokluğunda buldum seni;  Bırak vehmimde gölgeni,  Gelme, artık neye yarar?.. 

Annabel Lee / Edgar Allan Poe

Senelerce senelerce evveldi Bir deniz ülkesinde Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz İsmi; Annabel Lee Hiç birşey düşünmezdi sevilmekten Sevmekten başka beni O çocuk ben çocuk, memleketimiz O deniz ülkesiydi Sevdalı değil karasevdalıydık Ben ve Annabel Lee Göklerde uçan melekler Kıskanırlardı bizi Bir gün işte bu yüzden göze geldi O deniz ülkesinde Üşüdü bir rüzgarından bulutun Güzelim Annabel Lee Götürdüler el üstünde Koyup gittiler beni Mezarı oradadır şimdi O deniz ülkesinde Biz daha bahtiyardık meleklerden Onlar kıskanırdı bizi Evet !Bu yüzden “Şahidimdir herkes ve deniz ülkesi” Bir gece rüzgarından bulutun Üşüdü gitti Annabel Lee Sevdadan yana kim olursa olsun Yaşca başca ileri Geçemezlerdi bizi Ne yedi kat göklerdeki melekler Ne deniz dibi cinleri Hiç biri ayıramaz beni senden Güzelim Annabel Lee Ay gelir ışır, hayalin erişir Güzelim Annabel Lee Orda gecelerim uzanır beklerim Sevgilim sevgilim hayatım gelinim O azgın sahildeki Yattığın yerde seni.

BİLMEK

Resim
       İnsan kendini bilmez mi? Bazen bilemiyor işte. An geliyor yaşadıklarının arasından sadece yaşadığın güne şükrettiğin bir teslimiyet yaşıyorsun, an geliyor olucak gibi olup ama olmayanlara yakarışta bulunuyorsun. Ben bazen kendimi bilmiyorum ya da kendimi mi çok dinliyorum da oluyor bütün bu olanlar anlayamıyorum. Terslikler çok ve var bunlarda bir işler gibi... Kimi zaman kendimi dünyaya kafa tutacak kadar güçlü, inatçı ve yüreği dik hissediyorum kimi zamansa üflesen yıkılacak gibi kendi kalbimin çarpıntısının ağır geldiğini hissediyorum. Bazen en küçük şeyler bile beni mutlu etmeye, yüzümü gülümsetmeye yetiyorken bazen göklere uçmam gereken anlarda bende yaprak bile kıpırdamıyor. Kimi zaman muhabbetlerde aşırı çılgın, espiriler yapıp dalga geçen biriyken, bazen susmak bile yorabiliyor beni. Anlatamıyorum kendimi. Anlatmak zar geliyor. Anlaşılmak ise şans, nasip meselesi....  17/05

NAZIM'IN ŞİİRİ

Resim
      NAZIM'IN ŞİİRİ     Nazım'ın defterindeki ilk şiiri 3 Temmuz 1913 tarihini taşır. ‘Feryâd-ı Vatan’ başlıklı bu şiiri Nâzım Hikmet on bir yaşında iken yazmıştır. Balkan Savaşı’nda Osmanlıların yenik düşmesi ve düşmanların Çatalca’ya kadar gelmesi üzerine kaleme alınan şiirde şairin bundan duyduğu derin üzüntü ile çok sevdiği yurdunu kurtarma istek ve umudu yansıtılmaktadır. Fakat, kendisinin açıklamasına göre, ilk yazdığı şiir ‘Yangın’dır. Bu şiiri, evlerinin karşısındaki bir binada çıkan yangın üzerine 19 Aralık 1914 tarihinde kaleme almıştır. Ölçüsüz, daha doğrusu, bozuk düzenli bir denemedir. Şairin deyimiyle, vezni, büyükbabasının yüksek sesle okuduğu aruzla yazılmış şiirlerin kulağında kalan ses taklitleriyle yapılmıştır. FERYAD-I VATAN Sisli bir sabahtı henüz Etrafı bürümüştü bir duman Uzaktan geldi bir ses ah aman aman! Sen bu feryad-ı vatanı dinle işit Dinle de vicdanına öyle hükmet Vatanın parçalanmış bağrı Bekliyor senden ümit NAZIM HİKMET/1913 ___________________

10 NİSAN

Resim
"Aptallık bu memlekette o kadar yaygın ki, kapıyı pencereyi sıkıca kapamazsan havayla bile içeri girer.Dünyanın en bulaşıcı hastalığıdır aptallık." Mutluluk / Zülfü Livaneli

AKIL HASTALARINDAN ŞİİRLER

Resim
   Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde bir dönem personele okuma yazma eğitimi vermiş olan Bedia Tuncer, bir taraftan da akıl hastalarıyla ilgilenmiş ve akıl hastalarının yazdıkları şiirleri derleyerek bir şiir kitabının yayınlanmasına vesile olmuş. 1964 senesinde Matbaa Teknisyenleri Basım evince  İstanbul ’da basılan  kitap , belki de dünyada türünün tek örneği. KAYNAK: https://www.magaradergisi.com/fikir/424-inilti-